Bandırma’da 4 çocuğa yönelik cinsel istismar davasında savcı mütalaasını verdi. Mütalaada; sanık O.L.’nin 4 çocuğa yönelik ayrı ayrı, TCK 103 kapsamında çocuğa yönelik cinsel istismar suçundan, sanığın eğitici olması nedeniyle TCK 2d uyarınca verilecek cezanın yarı oranında artırılması ve bir çocuğa yönelik cinsel istismarın bir den fazla kez yapıldığından TCK’nın 43’ncü maddesi uyarınca zincirleme suç hükümlerinin de uygulanarak cezalandırılması talep edildi.
Bandırma Kayacık Mahallesi’nde bulunan Kayacık Camii Kur’an Kursu’nda ikisi 8, biri 9 ve bir diğeri 10 yaşında olan 3’ü kız biri erkek çocuğa yönelik cinsel istismar suçu işlediği iddiasıyla tutuklanan İmam .O.L.’nin Bandırma Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanmasına devam edildi. Bir sonraki duruşma 24 Nisan 13.30’da yapılacak.
Geçtiğimiz temmuz ayında yaşanan olayda, ailelerin şikâyeti üzerine gözaltına alınan İmam O.L. çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi ve yaklaşık 9 aydır tutuklu.
Geçmişte de birçok kez benzer olayları takip eden bir gazeteci olarak tüm samimiyetimle sizlere şunu söylemek istiyorum: İnanın ki bu tip davaları takip ederken ifadeleri okumak, araştırmak çok zor ve insanın vicdanını derinden yaralıyor. Ayrıca dikkat etmemiz gereken bir diğer konu da “Suçluluğu kanıtlanana kadar herkes masumdur” ilkesi.
Geçtiğimiz duruşmada mağdur avukatları sanığın daha önce yaptığı savunmada kendisine iftira altığını söylemesine karşın bu konuyla ilgili somut delillerin olmadığını belirtti. Çocukların anlattığı olaylarda çelişki bulunmadığını kaydeden avukatlar, sanığın mahkemede hiçbir pişmanlık göstermediğini belirterek iyi hal indirimi uygulanmamasını istedi.
“9 aydır yapmadığım şeyler için yatıyorum” diyen sanık, “Çocuklara cinsel gözle baktıysam bu salondan çıkmak nasip olmasın. Beraatimi istiyorum” dedi. Kısaca sizlere duruşmada yaşananları anlattıktan sonra yaptığım araştırmalar sonucunda elde ettiğim bilgileri, asıl dikkat etmemiz gereken konuları anlatmak istiyorum. Burada olayın peşini bırakmayan başta mağdur aileleri olmak üzere destek olan herkesi kutlarım…
ÇOCUKLARA VERİLEN PARA VE İKRAMLAR ETİK Mİ?
Bu davada en çok dikkatimi çeken konu; şüphelinin kursta çocuklara 20 lira vermesi ve bununla ilgili çocukların camiye ısınması için böyle ve ya benzer şekilde dondurma, çikolata gibi çeşitli şeylerin verildiğini söylemesiydi. Bu konuyu sanık her yerde yapıldığını söyleyerek genelliyor. Camilerde ya da herhangi bir eğitim kurumunda çocuklara para, yiyecek, içecek verilmesi ne kadar eğitim etiğine sığıyor? Kötü niyetli kişiler verdikleri şeyleri çocuklarla yakınlaşmak için kullanabilir mi? İşte karşımıza bu sorular çıkıyor. Konuyu eğitimci arkadaşlara sorduğumda kesinlikle çocuklara her ne şekilde olursa olsun maddi bir şeyin verilmemesi gerektiğini ve bir çocuğa verilecek en büyük ödülün “Aferin” olduğunu söylediler. Psikologların görüşü de çocuklara bu şekilde para ve benzeri şeylerin verilmemesi gerektiği yönünde. Özel günlerde, kandillerde, bayramlarda elbette bir gelenek olarak çikolata, şeker ikramları olur. Bunun dışında “Aferin uslu durdun sana 20 lira” gibi bir anlayış ciddi anlamda sıkıntılı. Çünkü bunu kötü niyetle kullanmak isteyen kişilere karşı çocuklar daha da savunmasız duruma geliyor. Kişi kötü niyetli olsa da çocuk “Bir daha bana para vermez” diyerek sesini çıkarmayabilir, kendini hedef alan kötü şeyleri normalleştirebilir. Bu yüzden de uzun süreler hiçbir çocuğun karşılaşmaması gereken muameleyle yaşamak zorunda kalabilir. Başta devlet kurumları ve siyasetçilerin üzerine düşen en önemli görev ise yukarıda saydığım tehlikeleri göz önüne alarak Kur’an Kursu, cami ve eğitim kurumlarında çocuklara ikram edilen şeylerin kötü niyetli kişilerce suiistimal edileceğini düşünerek bu ikram ve özelikle de para verilmesini tamamen ortadan kaldırması. Ailelerin de çocuklarına kendileri yanlarında olmadıkları zaman kimseden bir şey almaması gerektiğini anlatması hayati önem taşıyor.
Bu dünya, çocukluğu 90’lar ve öncesinde geçenlere çok yabancı. Bugün tehlikeli görülen sokaklarda büyüyüp, karnın acıktığında komşudan yağlı salçalı ekmek isteyip, elinde koca bir dilimle oyuna devam edebilmek… Leblebi tozuyla boğulur gibi olmak ama her seferinde hayata dönmek… Bir sokak çeşmesine dayayıp ağzını su içmek, avcuna doldurup suyu bir sokak köpeğine uzatabilmek. Şimdi çocukları sokaklarda oyun oynarken bile görmeyince yukarıda anlattıklarım ne kadar uzak bir geçmiş gibi geliyor. Bu çağda çocuklar nedense en güvende olmaları gereken yerlerde hep tehlikelerle karşı karşıya kalıyor. Umarım bir gün çocuklar için her yer güvenli olur, adım attıkları her yer…
TUFAN DALGIÇ